2 Temmuz 2010 Cuma

sabır benim yelkenlerim



SABIR BENİM YELKENLERİM






Hayal kırıklıklarıyla öğreniyor insan sabırlı olmayı, bir de kaybettikçe. Acılarsa sabrın son sınavı.

Gün geliyor bütün çektiklerinin ödülü bir an bahşediliyor insana.



Yeni doğmuş bebeğin saçlarını okşarken, bir hastalıktan gözünü yeniden dünyaya açarken, her şey o an için değil midir.



Kavuşmalar da sabıra dahil, sokağın başında beliriyorsa beklenen, sabreden biri bıraktığı içindir geride.

Sevgi sabırdır kavuşmayı bekleyen, bir kadını sevmek hangi yaşında olursa olsun gözlerinde doğmamış çocukları görmektir.


Uzun yolculuklardan sonra bayrağı dikerken kaşif kutuplara, ya da dağın tepesine, sabır der ki;

bütün çektiklerine değdi ve ben hep seninleydim bu an için. Sabır züğürt tesellisi değil gerçeğin ta kendisi.

Bir başkasına acı veren insan da acı çekiyor. Belki de daha fazlasını. Bu yüzden gaddar bile sabretmek zorunda vicdanına.

Uyurken keder pusuda sabahı bekler ya insanı pençesine almak için, göz kapakları açılmaya görsün,

acı bıraktığı yerden başlar, acılar zor sabreder geceye, hep sabahı bekler.



Şimdi gözümün bebeği bu satırları yazarken her sabah bir koşu tren istasyonuna giden çocuk geri dönüyor eli boş.

Babası çıkmamış trenden. Ama o her sabah gidiyor karşılamak için.

Çocuklara ölümü açıklayacak cesaret nerede büyüklerde, bir gün öğrenecek nasılsa, yasta yaşlı gözlerle bütün mahalle.

Gelecek baban diyorlar, küçük oğlan çocuğu her sabah treninden babasının çıkmasını bekliyor bu yüzden.

Sabredecek ve büyüyecek, insanın yürümekle bitirmeyeceği yol yok yeter ki sabırla yürüsün,

onurlu bir yaşam istemek ve sabretmek gibi uzun yollar, ama hepsi bitimli.

Sabır gecikmenin bekleme odası, yaşamak bir zaman oyunu yeter ki sabret, ulaşılmaz avucunun içinde, aşk da buna dahil.

Sabrı öğretmek zor, hele şimdilerde ayaküstü yemeklerin, donmuş yiyeceklerin, suya karıştırılarak oluveren içeceklerin,

anında fotoğraf çeken kameraların ve her gece uyduruk aşkların kırıp sarıldığı diziler çağında gençlere sabrı öğretmek çok zor.

Sabır bir fikir ve her iyi fikir gibi bulmak zor.

Seni sabırla sevmeye devam ediyorum.

Hangi deniz kabuğunu kulağıma götürsem

Duyduğum senin sesin.

Her gidişinde seninle beraber giderim, sen bunu bilmezsin.

Deniz kenarında beni bir başına zannedersin.

Ben okyanuslara açılırım

Sabır benim yelkenlerim, bunu hiç bilmezsin..







Bir adam, Efendimiz (s.a.v) Hazretleri'ne gelerek şöyle sormuş:




"Ya Rasulallah.." demiş. "Bana öyle bir şey haber ver ki; onu yapınca Cennet'e lâyık hale geleyim!.."


Şöyle anlatmış Cennet'e lâyık hale gelme anlayışını:



"Allah'ın senin hakkındaki takdirine ya sabırla, ya da şükürle karşılık ver; Cennet'e lâyık hale geldin işte."

Evet, maruz kalınan ilahi takdirlere sabır, ya da şükürle karşılık vermek. Neden ya sabır, ya da şükür? Çünkü Mü'min insanın özel vasfıdır bu sabır ve şükür. Bu özel vasfı sayesinde inanmış insan, hayatta karşılaştığı her durumu hakkında hayra çevirebilir. Nitekim Efendimiz (s.a.v) Hazretleri, Mü'minin her halini hayra çeviren bu özel vasfını şöyle haber vermiştir bizlere:

"Hayret edilir Mü'minin haline. Üzücü bir olayla karşılaşsa sabreder kazanır, sevindirici bir olayla karşılaşsa şükreder yine kazanır. Yani Mü'min bu özel vasfı sayesinde her olayı hakkında hayra çevirebilir. Böylece tevekkül ve teslimiyeti ona hep kazandırır, hiç kaybettirmez."





alıntıdır..

0 yorum:

Yorum Gönder

yüreğinizden geçen,dilinize gelen bir iki kelimeyi benimle paylaşırsanız çok mutlu olacağım...şimdiden teşekkürler...

bir de bunlar var:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Pages